Toprak oluşumu binlerce yıl süren bir hayat kaynağı. Ancak bu eşsiz kaynak iklim değişikliğinin de etkisiyle, arazi bozulumu, kuraklık, çölleşme gibi nedenlerle çok hızlı tükeniyor. Dünya Toprak Günü vesilesiyle toprağın önemini ve korunması için yapılması gerekenleri uzman konuklarımıza sorduk. Gördük ki toprağın yok olması demek yaşamın yok olması demek.
Haber: Neslihan AKTAŞ
Kamera: Tuncay ÖZDEVECİ
Fotoğraf: İbrahim BAĞCI
Toprağın bilinçsizce kullanılması, kaynakların tüketilmesi; başta gıda kıtlığı, açlık, göç, işsizlik, yoksulluk, savaş ve istikrarsızlık olmak üzere çeşitli sonuçları beraberinde getiren, dünyada bir milyardan fazla insanı doğrudan etkileyen, ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel açıdan olumsuz etkileri olan sessiz bir felaket.
Böyle olumsuz bir tabloyla yakın zamanda karşılaşmamak için toprağın korunması ve bilinçli kullanılması gerekiyor.
Konunun uzmanları hayat kaynağımızı korumak ve yaşatmak için yapılması gerekenleri
Web Tarım TV mikrofonlarına anlattı.
Uzun yıllar bakanlığın çölleşme ve erozyonla mücadele birimlerinde görev yapan Karabük Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Atalay toprağın milyonlarca canlıyı besleyerek enerji dönüşümünü sağladığını söyledi.
Atalay, “Bütün canlılar bitkilerden beslenir. Biz bir yeri tahrip ettiğimiz zaman oradaki güneş enerjisi boşa harcanır.” ifadesini kullandı.
Doğayı korumak geleceğimizi korumaktır
Orman arazilerinin korunması ve çoğalmasını da tarım arazilerinin korunması kadar önemli olduğunu belirten Atalay, sahip olduğumuz orman varlığının iki katına çıkması gerektiğinin altını çizdi.
Doğa bilincini özellikle gençlerimize aşılamamız lazım diyen Atalay, “Bu yeşil örtüyü korumamız lazım. Esas erozyon kontrolü öncelikli. Bir yerde çölleşme olmuş dediğimiz zaman, çöldeki kadar oranın bitkisel veriminin düşmüş olması demektir.” şeklinde konuştu.
Çölleşme ve erozyonla mücadelenin seferberlik halinde, devlet vatandaş işbirliği yürütülmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Atalay, akademisyenlerin yaptığı çalışmaların taşra teşkilatı tarafından uygulamaya konulması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’de toprağı korumak adına önemli çalışmalara imza atan TEMA Vakfı’nda genel müdür yardımcısı olarak görev yapan Dr. Hikmet Öztürk de çölleşmenin gezegenin üretkenliğinin bozulması demek olduğunu belirtti.
“Türkiye bir kıta değil ama sahip olduğumuz biyolojik çeşitlilik bakımından bir kıta kadar zenginliğimiz var. Diğer yandan Türkiye bir kıta değil ama her yıl Afrika kıtasının erozyondan kaybettiği kadar toprak kaybediyor.” diyen Öztürk, giderek artan dünya nüfusunun kendi gıdasını karşılayabilmesi için tarım topraklarının korunmasının büyük önem taşıdığının altını çizdi.
Dr. Hikmet Öztürk, toprağın korunması için TEMA Vakfı’nın yaptığı çalışmaları da şöyle sıraladı:
“Toprak tabakası hayatın canlılığını, devamlılığını sağlıyor. Bunun korunması için herkese düşen görevler var. Biz de TEMA vakfı olarak arazi bozulumu ve çölleşme konusunda farkındalığın artması için destek bekliyoruz. Türkiye orman varlığını arttıran bir ülke. Bundan gurur duyuyoruz. Orman arazilerinde görülen erozyonun önlenmesi gerekiyor. Mera arazilerinin korunması gerekiyor. Tarım topraklarında erozyonu önleme çalışmalarının desteklenmesi gerekiyor. Biz de TEMA olarak Antep fıstığı tarımının hayata sokulmasına uğraşıyoruz. Rize’de çay topraklarının iyileştirilmesi çalışması yapıyoruz. Ağaçlandırma çalışmalarımız devam ediyor.”
Attığımız her adımda toprağı düşünmemiz gerekiyor
Türkiye Toprak Bilimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayten Namlı, Birleşmiş Milletlerin önümüzdeki 10 yılı dünya toprak yılı ilan ettiğini anımsatarak, toprak kirliliğinin önlenmesi gereken öncelikli konulardan biri olduğunun altını çizdi.
“Sürdürülebilir gıda güvenliği ve güvenilir gıdaya ulaşmak açısından toprağa mutlaka sahip çıkmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamamız gerek.” diyen Namlı, “Toprak kirliliğinin nedenleri arasında kimyasal kullanımı ilk sıralarda. Pestisitlerin, kimyasal gübrelerin kullanılması. Gıda güvenliğini sağlamak için başta organominarel gübreye yönelmek gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Uzun yıllardır toprak koruma üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Orhan Doğan da Türkiye’nin erozyon risk haritasının çıkarılmasının alınacak tedbirler açısından önemine dikkat çekti.
Çölleşmeyle mücadelenin üç tane kriteri olduğunu vurgulayan Doğan, “ÇEM Genel Müdürlüğü tarafından toprakların organik karbon miktarının haritası ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Arazi bitki örtüsünün de ortaya konulması gerekiyor. Bir diğer kriter ise arazinin verimliliğinin azalıp çoğaldığının ortaya konulmasıdır. Bu çalışmalarla Türkiye örnek bir ülke haline geldi.” dedi.
toprak
çölleşme
erozyon
İbrahim Atalay
Hikmet Öztürk
Ayten Namlı
Orhan Doğan