Geleneksel el sanatına hayat veriyorlar

31 January Friday, 2014
Van’da Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde açılan Türk El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde, bölgenin geleneksel el sanatlarından olan ve unutulmaya yüz tutan dokumacılık yeniden hayat buluyor.
Geleneksel el sanatına hayat veriyorlar

Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) bünyesinde açılan Türk El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezinde, bölgenin geleneksel el sanatlarından olan ve unutulmaya yüz tutan dokumacılık yeniden hayat buluyor.

Kadınların aşk, sevgi, nefret, üzüntü gibi duygularını kuş, yılan, akrep, çiçek gibi figürlerle ilmek ilmek işlediği kilimler, merkezde görevli genç kızların maharetli ellerinde dokunuyor.

Merkezdeki tezgâhlarda dokunan kilimin yolculuğu, ilkbahar ve sonbahar aylarında koyunlardan kırkılan yünlerin, "çıkrık" adı verilen tahta tezgâhlarda ipe dönüştürülmesiyle başlıyor.

Dağlardan toplanan bitki köklerinin kazanlarda kaynatılarak elde edilen renklerle bütünleşen ipliklerin dokumaya hazır hale getirilmesinin ardından tezgâhlardaki yerini alan iplikler, maharetli ellerde kimi zaman bir kuşa, kimi zaman bir yılana, kimi zaman da bir akrep ya da ağaca dönüşerek duyguların ifadesi oluyor.

Akrep motifinin kaynanaya duyulan nefreti, baklava diliminin evlerdeki bolluk ve bereketi, karşılıklı iki üçgenin aşkı, ağaç figürünün aileyi, çiçeğin ise sevgiyi anlattığı kilimler, yüzyıllardır kadınların sessiz çığlığının da tercümanı oluyor.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı ve Türk El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kulaz, yaptığı açıklamada kilimlerin geçmişiyle ilgili yazılı bir kaynak bulmanın güç olduğunu belirterek, kilim kültürünün yüzyıllardır anneden kıza anlatılıp dokunularak yaşatıldığını söyledi.

Kilimlerin, kültürlerin tarihini aydınlatan, bilgi veren belge niteliğinde olduğunu vurgulayan Kulaz, kilimlerdeki her bir motifin dokuyucu için bir anlam ifade ettiğini anlattı.

Kulaz, kilimlere dokunan baykuş ve karganın kötü şansı, kumru, güvercin gibi simgelerin iyi şansı temsil ettiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Sandık ya da bohça olarak adlandırılan şekiller genç kızın çeyiz sandığını anlatıyor. Sandığın içindeki nesneler genç kızın beklentileri ve ümitleri olarak dokunmuş. Akrep motifi kaynanaya olan nefreti, yıldız motifi de sonsuzluğu simgeliyor. Kısacası her motifin bir anlamı var. Kırsal kesimde kendi ihtiyacı için kilim veya düz dokuma yapan kadınlar, aile içinde çok fazla söz sahibi olmadığından dileklerini, arzularını, duygularını genellikle motiflere yansıtmışlar."

Kulaz, merkezin sadece Van'ın değil çevre illerdeki kilimlerin de kültürel envantere kazandırılmasına katkı sağladığını bildirerek, "Geçmişe ait el sanatları ürünlerini merkezimizde korumaya alıyoruz. Şu anda 160'ı aşkın farklı desene sahip kilim merkezimizde korunuyor. Orijinal örnekler buldukça merkezimize kazandırmaya devam ediyoruz" dedi.

Üniversite bünyesinde dokunan kilimlerde geleneksellikten ödün verilmediğine değinen Kulaz, merkezde eğitilen genç kızların da atölyelerde çalışarak ailelerine ekonomik katkı sağladığını sözlerine ekledi.