Toroslar'ın eteklerindeki köylerde yaşayan kadınlar, atalarından öğrendikleri kış için tarhana yapma geleneğini sürdürüyor.
Havaların soğumaya başlamasıyla, Karaman'ın güneyindeki dağ köylerinde de kış hazırlıkları hızlandı. Toroslar'ın eteklerindeki köylerde yaşayan kadınlar, atalarından öğrendikleri kış için tarhana yapma geleneğini aynı şekilde sürdürüyor.
Bölge halkının büyük çoğunluğu Yörük geleneğini terk ederek yerleşik hayata geçmiş. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bu insanlar, yiyeceklerini daha uzun koruyabilmek için geleneksel yöntemleri kullanıyor. Domates, biber ve fasulye gibi sebzeler kışın tüketilmek üzere kurutuluyor. Buğday ise tarhanaya dönüştürülerek kışa hazır hale getiriliyor. Harman sonrası yıkanan ve içindeki taşları ayıklanan buğday, el değirmenlerinde öğütülüyor.
Geçmişte taş ustaları tarafından yapılan yuvarlak 2 taşın arasına yine el yapımı bir tahta düzenek konuluyor. Sonra kadınlar buğdayları bu düzeneğin içinde belli bir dirilikte öğüterek "kırma" denilen bir malzeme elde ediliyorlar. Bu malzeme, koyun, keçi yoğurdundan yapılan tereyağdan arta kalan ayranla, odun ateşinde pişirildikten sonra kurutulup kışın tüketiliyor.
Çukurbağ köyünde yaşayan Fadime Çetin, soğukların başlamasıyla kış için hazırlıklara başladığını söyledi. Kış hazırlıkları içerisinde tarhananın ayrı bir yeri olduğunu ifade eden Çetin, "Kışın tarhana olmazsa olmazımız. En az haftada bir gün tarhana pişiririz. En çok sevdiğimiz çorba tarhana çorbasıdır. Her şeyiyle doğaldır. İçinde hiç bir katkı maddesi olmaz. Buğdayı kendimiz üretiriz. Kırmasını kendimiz yaparız. Ayranı kendimizden" diye konuştu.
Tarhana yapmasını kayın validesinden öğrendiğini, köyde yaşayan her kadının tarhana yapmasını bildiğini belirten Çetin, şöyle devam etti:
"Ben kayın validemden öğrendim. O da annesinden öğrenmiş. Bizim evimizde taştan el değirmeni var. Bu değirmenin kaç senelik olduğunu bilmiyorum. Buğdayı bunda çekeriz. Eskiden her evde vardı. Şimdi bir çok kişi bunları attı. Yüzlerce yıl önce tarhana nasıl yapılıyorsa, bugünde aynı şekilde yapıyoruz. Kırdığımız buğdayı yine kendi yaptığımız tereyağdan arta kalan ayranla kazanlarda kaynatırız. İyice pelteleştikten sonra güneşte kurutur, keselerde saklarız. Nemlenmezse, iyi saklanırsa yıllarca dayanabilir. Kışın da tencerelere ıslatır pişiririz. Üzerine baharat olarak kekik dökeriz. Kekik de dağdan kendi topladığımız kekik. Bu çorbayı içince hastalanmayız."