Tohumlar ve GDO'da doğru bilinen yanlışlar

20 November Thursday, 2014
GTHB Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Masum Burak yaptığı basın toplantısında Türkiye'deki tohumculuğun genel durumu, hedefleri ve kamuoyunda sıkça tartışılan hibrit tohum ve GDO hakkında detaylı açıklamalarda bulundu.
Tohumlar ve GDO'da doğru bilinen yanlışlar

Haber: Ercan AKSOY

Kamera: Caner TOPGÜMÜŞ

 

GTHB Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Doç. Dr. Masum Burak yaptığı basın toplantısında Türkiye’deki tohumculuğun genel durumu, hedefleri ve kamuoyunda sıkça tartışılan hibrit tohum ve GDO hakkında detaylı açıklamalarda bulundu.

 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar (TAGEM) Genel Müdürü Doç. Dr. Masum Burak, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde (TİGEM) düzenlediği basın toplantısında tohumlarla ilgili kamuoyunun sıkça üzerinde durduğu fakat büyük bir bilgi kirliliğinin de bulunduğu konular hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi.

 

“Hibrit Tohum Kısır Demek Değildir”

 

Hibrit tohumun bilinenin aksine kısır olmadığı ve içinde GDO bulunmadığını ifade eden Burak, “Hibrit tohum kısır tohum demek değildir, kesinlikle GDO’lu değildir. Hibrit tohum en üstün melez anlamına gelmektedir” dedi. Burak, kamuoyunda hibrit tohumlar hakkında sıkça, kısır tohum, sağlığa zararlı, gelecek için tehlikeli şeklinde bilgiler dolaştığını fakat hibritin anlam olarak en iyi ana ve en iyi baba soyundan gelen tohumlardan elde edilen en üstün melez tohum demek olduğunu kaydetti. Tohumların insan eliyle teknoloji kullanılarak arzu edilen amaçlara göre ıslah edilebildiğini, hibrit tohumun özelliğinin de bu olduğunu belirten Masum Burak, “Hibrit üstün özellikli tohumdur” dedi.

 

Hibrit tohumların çok pahalı olduğunu belirten Burak, "1 gramı 1 gram altından pahalı. Çünkü teknoloji kullanılarak uzun sürelerde geliştiriliyor. 2003 yılında kullandığımız hibrit tohumların yüzde 90’ı ithal tohumlardı. Yaptığımız çalışmalarla bu oranı yüzde 50'ye çektik. Türkiye'de serbest piyasa kuralları uygulanıyor. Yabancı tohumların Türkiye'ye girmesini engelleyemeyiz. Ama Allah korusun sınırları kapattığımız zaman Türkiye'nin tohum ihtiyacının yüzde 100’ünü karşılayabilecek durumdayız." diye konuştu.

 

TAGEM Genel Müdürü Burak basın toplantısında kamuoyunu çok yakından ilgilendiren ve hakkında sürekli spekülatif söylemlerin yapıldığı Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkında da bilgiler verdi.

 

GDO’ya Hapis Cezası Yalnızca Türkiye’de Var

 

2010 yılına kadar Türkiye’de Biyogüvenlik Kanunu bulunmadığı için bunun denetiminin yapılamadığını ve cezalandırma imkânının bulunmadığını belirten Burak, 2010 yılında yürürlüğe giren 5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu’yla Türkiye’de genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvan üretiminin yasaklandığını dile getirdi. İşlenen suça göre 12 yıla kadar hapis cezası olduğunu hatırlatan Burak, “Dünyada GDO ile ilgili hapis cezasının olduğu tek ülke Türkiye’dir. Kaçakçılık her şeyde olduğu gibi bu alanda da olabilir ama bizde cezalar çok ağır" dedi.

 

Türkiye'de toplam 633 tohumculuk firması bulunduğunu, bunun 614’ünün yerli olduğunu ifade eden TAGEM Genel Müdürü, tohumculukta 2002 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 31 iken 2013 yılına gelindiğinde bu rakamın yüzde 65'e yükseldiğini kaydetti.

 

Burak, bir soru üzerine üreticilerin kullandığı mısır tohumlarının yüzde 43’ünün yerli olduğunu söyledi.

 

Gelişmiş ülkelerde Gayri Safi Milli Hasıla’dan AR-GE faaliyetlerine ayrılan payın yüzde 1,8 olduğunu belirten Burak, Türkiye’de bu oranın on yıl önce binde 5’lerde iken bugün yüzde 1’e çok yaklaşıldığını ifade etti.

 

“Dünyanın 3. Büyük Tohum Gen Bankasına Sahibiz”

 

Konuşmasında Tohum Gen Bankası’yla ilgili açıklamalarda da bulunan Burak, Avrupa’nın tamamında 12 bin çeşit bitki türü bulunurken Türkiye’nin tek başına bu sayıda bitki türüne ev sahipliği yaptığını, üstelik bunların 4 bininin de endemik bitkilerden oluştuğunu dile getirdi. Ülkemizdeki Tohum Gen Bankası’nın büyüklük bakımından dünyada üçüncü sırada yer aldığını hatırlatan Burak, bu bankada 108 bin tür saklandığını belirterek, "Kamuoyunda bilinen 'yerli tohumlarımız yok oldu' algısı yanlış. Kimin tohum çeşidi varsa bize önersinler biz bunları kendi isimleri ile alıyoruz ve üzerinde çalışıyoruz. Her 5 yılda bir canlılıklarını test ediyoruz. Canlılıklarında kayıp varsa çıkararak tekrar çoğaltıyoruz" şeklinde konuştu.

 

Yeni çeşitlerin, tohumların ekonomiye ne katkısı var şeklinde yanlış bir algının da bulunduğunu ifade eden TAGEM Genel Müdürü Burak, “Bu tohumları biz üretmeseydik alabilmek için 900 milyon TL verecektik” diyerek sertifikalı tohumların önemi hakkında da bilgiler verdi. Sertifikalı tohumun her türlü özelliği bilinen, kayıtlı tohum olduğunu ve sertifikalı tohum kullanıldığında üründe otomatikman yüzde 25 artış gerçekleştiğini aktaran Masum Burak, “Sertifikalı tohum kullanımı için çiftçilere 511 milyon lira destek sağlandı. Bahçe tesis eden çiftçilere 276 milyon lira ve sertifikalı tohum üreten kuruluşlara da 151 milyon lira olmak üzere toplam 938 milyon lira destek ödemesi yapıldı” dedi.

 

“Domateslerde Korkulacak Bir Durum Yok”

 

Toplantı sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Masum Burak bir soru üzerine domateslerin kokusuz ve tatsız olmalarıyla ilgili de şunları söyledi:

 

“Domatesin kokusu tamamen yetiştirme şartlarından kaynaklanıyor. Her bir ürünün toplanması gereken bir hasat tarihi, hasat kriteri vardır. Mesela kivi de aynı şekilde. Ondan önce toplandığında tadı tuzu olmaz. Domates belli bir hasat olgunluğuna geldikten sonra toplanmalı. Fakat maalesef bazı çiftçiler iriliğini aldığında domatesleri beklemeden koparıyor ve etilen gazıyla kızartarak pazara götürüyor. Ama o süreçte asıl tadını ve kokusunu veren materyaller oluşmadığı için o tadı alamıyorsunuz. Korkmaya gerek yok ama tadı tuzu yok. İçini görmeden domates almayın, dışı gibi içinin de kırmızı olması gerekiyor."

 

Burak, organik ürünlerin pahalı olmasının nedeninin organik tarımda kullanılan girdilerin ithal edilmesinden kaynaklandığını da belirterek, bu konuda büyük bir projeye başladıklarını, TÜBİTAK'tan geçen ve 5-6 milyon liralık bütçeye sahip bu projeyle organik tarımda kullanılan gübrenin yerli üretimle sağlanacağını kaydetti.