Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gıda etiketleriyle ilgili olarak 26 Ocak 2017 tarihinde çok önemli iki düzenleme yayımlandı. Bunlardan bir tanesi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği. Buna göre; tüketiciler ambalajlı gıdaların üzerindeki etiketlerde daha detaylı ve doğru bilgilendirilecek. 2019 yılı sonunda uygulanmaya başlayacak yönetmelikle, tüketicileri koruma adına önemli bir düzenleme yapılmış oldu.
Haber: Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
Kamera: Oğuz OĞHAN
Tüketicilerin temel bilgi kaynağı olan gıda etiketleme kurallarını belirleyen 2011 tarihli Etiketleme Yönetmeliği, iki yönetmelik halinde 26 Ocak 2017 tarihinde çok önemli iki düzenleme yapılarak yayımlandı. Bunlardan bir tanesi; Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği. Bir diğeri de; Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliği.
Tüketicileri yakından ilgilendiren Etiketleme Yönetmeliği çok kapsamlı bir mevzuat. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, mevzuatla ilgili bir klavuz çalışması da yaparak 17 Temmuz 2017 tarihinde web sitesinde yayınladı. 2019 yılı sonunda yürürlüğe gidecek olan Etiketleme Yönetmeliği ile ilgili detayları, tüketici ve gıda işletmelerinin dikkat etmeleri gereken konuları, Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz’dan Web Tarım TV izleyenleri için öğrendik.
80 milyonu ilgilendiriyor
Gıda etiketlemesine yönelik çok önemli düzenlemeler yaptıklarını belirten Başkan Ayaz, mevzuatın tüketicileri yakından ilgilendirdiğini söyledi. Gıda konusunda bakanlığın çıkardığı mevzuat düzenlemesi olduğunu kaydeden Ayaz, “Yatay ve dikey mevzuatlar var. Eğer bir mevzuat bütün gıdaları ilgilendiriyorsa, biz bunu yatay mevzuat olarak isimlendiriyoruz. Yani Etiketleme Yönetmeliği her gıdayı ilgilendiriyor. O zaman bunu yatay mevzuat olarak değerlendiriyoruz. Örnek verecek olursak, Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliği. Birçok gıdayı ilgilendiriyor. Bulaşanlar Yönetmeliği, Katkı Maddeleri Yönetmeliği, Aroma Yönetmeliği gibi bu tür mevzuatlara yatay mevzuatlar diyoruz” ifadesine yer verdi.
Ayaz, “Ürüne özgü mevzuata dikey mevzuat diyoruz. Ekmek Tebliği, Süt Tebliği gibi mevzuatları da dikey mevzuat olarak değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu.
2019 yılı sonunda yürürlüğe konacak
Selman Ayaz şöyle devam etti: “Yönetmelik yayınlandıktan sonra Bakanlık olarak biz şunu yaptık: Bu yönetmelik genel çerçeveyi çiziyor. Etiketleme Yönetmeliği çok kapsamlı bir mevzuat. Avrupa’da da böyle. Bu anlamda da biz klavuz çalışması yaptık. 26 Ocak 2017 tarihinde yayınladıktan sonra bir taraftan da klavuz çalışmasına başladık. O çalışmayı da tamamladık. Klavuzu da 17 Temmuz 2017 tarihinde yayınladık. Onun dışında Sağlık Beslenme Beyanları Yönetmeliği ile ilgili klavuzu da 17 Ekim 2017 tarihinde web sitemizde yayınladık. Şu anda elimizde 2 yönetmelik ve bu yönetmeliklere bağlı olarak yayınladığımız klavuz var. Tabi bu klavuzla ilgili bütün kesimleri de ilgilendirdiğinden bu yönetmeliklerin de bir geçiş süresi var. 2019’un sonunda süre başlamış olacak. Biz bu tarihe kadar bakanlık olarak bütün kesimlerle ilgili çok kapsamlı eğitim çalışmaları yapacağız. Bu açıdan çok önem verdiğimiz bir düzenleme”.
Türkiye’deki en önemli düzenleme
Şu anda Türkiye’de 650 bin civarında gıda işletmesi bulunduğunu vurgulayan Selman Ayaz, bunların 80 bin tanesinin üretim yeri olduğunu belirtti. Üretim yerlerinin dışında satış ve toplu tüketim yerleri olduğunu hatırlatan Ayaz, yönetmeliğin bütün gıda işletmelerinin tümünü kapsadığını söyledi. Ayaz, “Tümünün de bu mevzuat kapsamında sorumlulukları var. Onun dışında bütün tüketiciler açısından da önemli. Yani 80 milyon insanı çok yakından ilgilendiren belki de Türkiye’deki en önemli düzenleme o anlamda, mevzuat açısından” dedi.
Tüketiciler doğru bilgilendirilecek
Ayaz şöyle devam etti: “Bu klavuzu hazırlama gerekçelerimizden bir tanesi şu, tüketicilerin temel bilgi kaynağı olması açısından etiketleme çok önemli. Tüketiciler etiketlerdeki veya reklamlardaki bilgiler vasıtasıyla bazen yanıltılabiliyor. Tüketicileri doğru bilgilendirme adına bu klavuzu yayınladık. Bu klavuzla şunu sağlamış oluyoruz aslında: Uygulamada ve taşra teşkilatımızda aynı uygulamayı sağlamak açısından. Sektöre de, mevzuatın asıl açılımı budur şeklinde bir düzenleme yaparak basacakları etiketlerde kolaylık sağlamış oluyoruz. Aynı zamanda da tüketicileri bu konuda bilgilendirmiş oluyoruz”.
Doğal ve organik çok farklı
Selman Ayaz, etiketleme tebliğiyle ilgili detayları da şöyle açıkladı: “Genelde doğal ürünleri tüketiciler organikle karıştırabiliyor. Doğalla organik çok farklı şeyler. Bir ürün doğal olabilir organik olmayabilir. Organik olabilir, doğal olmayabilir. Biz doğal ürünler olarak şunu belirledik: Bir ürüne doğal denilebilmesi için mutlaka tek bileşenden oluşması gerekiyor. Yani birden fazla bileşen olmaması gerekiyor. Yoğurt, süt, yumurta, bal gibi. Bunun içinde hiçbir şekilde katkı maddesi, aroma maddesi fazladan hiçbir bileşen olmaması gerekiyor. Bu tür ürünlere doğal ifadesinin kullanılmasına izin vereceğiz. Ama onun da hakiki, gerçek bunu daha da vurgulamak gibi ifadeler haksız rekabete neden olacağından, tüketicide farklı algılamalara neden olacağından o tür ifadelerin kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Organiğin ayrı bir mevzuatı var. Mevzuat şartlarını karşılaması karşılığında ürüne organik diyebiliyor”.
Katkısızla ilgili düzenleme
Ayaz, katkısız ürünlerle ilgili de klavuzda bir açılım sağladıklarını söyledi: “Katkı maddesi ile ilgili bizim bir düzenlememiz var. 30 Haziran 2013 tarihinde yayınladığımız Türk Gıda Kodeksi Katkı Maddeleri Yönetmeliği var. Bu kapsamda hangi gıdalarda hangi katkı maddelerinin kullanılmasına yönelik bir düzenleme yaptık. Bizim katkısızda ki amacımız şu: Düzenlememiz eğer bir üründe katkı maddesi kullanılmasına izin veriyorsa ve buna rağmen o üründe katkı maddesi kullanılmıyorsa o üründe katkısız ifadesi kullanılabilir. Mevzuat izin veriyor, ancak firma bunu katkı maddesi kullanmadan üretiyorsa bu üründe katkısız yazabilir. Bunun dışında mevzuatın izin vermediği bir üründe katkı maddesinin kullanılmasına izin vermediği bir üründe katkısız kullanılmasına izin vermiyoruz. Örneğin, bal için konuşacak olursak, Türk Gıda Kodeksi balda katkı maddesi kullanılmasına izin vermiyor. O zaman hiçbir firma balın üzerine katkısız yazamaz. Zaten katkısız olmak zorunda. Ama onun dışında başka bir üründe örneğin katkı maddesi kullanılmasına izin veriyorsa ve bu anlamda da katmıyorsa katkısız ifadesi kullanılabilir”.
Ekmekteki katkı maddeleri yasaklandı
Ambalajsız satılan ekmekte daha önce 18 tane katkı maddesi kullanıldığını ancak 2013 yılında yayınlanan Katkı Maddeleri Yönetmeliği ile bu katkıların hepsini yasakladıklarını dile getiren Ayaz, “Artık ambalajsız ekmek hiçbir katkı maddesi olmadan üretiliyor. Çünkü raf ömrü zaten en fazla 2 günlük bir ürün. Ondan dolayı katkı maddesini yasakladık. Un, su, tuz, maya katkı maddesi değil bileşen olarak değerlendiriyoruz. Katkı maddesi dediğimiz, yönetmelikte geçen E kodu verilmiş ürünler. Birçok gıdada katkı maddesi kullanılmasına izin veriliyor. Belli miktarları var. Bazı gıdalarda kullanılmasına izin verilmiyor. Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor, eğer bir gıdada katkı maddesi kullanılması gereksiz ise zaten o gıda için katkı maddesi kullanılmasına izin verilmiyor. Bizim ekmekteki yaklaşımımız da oydu Bakanlık olarak. İnsanlar fazladan katkı maddesi almasın diye böyle bir uygulamaya gitmiştik. Bu uygulamada gayet iyi oldu bizim açımızdan” dedi.
Gereksiz katkı maddesine izin vermiyoruz
Selman Ayaz şöyle devam etti: “Katkı Maddeleri Yönetmeliğimizde gıdada kullanılmasına izin verilen 335 tane katkı maddesi var. Biz mevzuatı AB ile uyumlu olarak hazırlıyoruz. Avrupa’da da aynı katkılar kullanılıyor. Ama ekmek başta olmak üzere birçok geleneksel ürünlerimizde katkı maddesi kullanımını yasakladık. Gereksiz yere insanlar katkı maddesi almasın şeklinde. Katkı maddesinin zararlı olduğunu söyleyemeyiz. Şöyle ki, belli bir ihtiyaçtan dolayı başta raf ömrünü uzatmak olmak üzere belli bir ihtiyaçtan dolayı gıdalara katılan maddeler bunlar. Çok uzun süren bilimsel çalışmalar sonucunda gıdalara konulmasına izin veriliyor. Ama tabi ki katkı maddesiz bir ürününün her zaman daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Ama katkı maddeleri de zararlıdır diyemeyiz. Bir ürün katkısız da üretiliyor ise o zaman tüketiciler o ürünü tercih edebilir. Renklendiriciler, koruyucular, katkı maddelerinin altında yer alan yine katkı maddeleri. Genel ismi katkı maddesi. Onun altında alt sınıflar var. Hem renklendiriciler hem tatlandırıcılar, hem koruyucular bunlar da katkı maddesi olarak değerlendiriliyor. Bunların üretiminde eğer izin verildiği halde katılmıyorsa o anlamda biz bu tür şeylere izin veriyoruz etiketlerde. Tüketicilerde buna göre tercihlerini daha kolay yapabiliyorlar”.
Geleneksel ifadesi için 30 yıl var olması gerek
Ayaz, birçok üründe yer alan geleneksel ifadesiyle ilgili merak edilenleri de şöyle açıkladı: “Gelenekselle ilgili şöyle bir kural getirdik. Eğer mevzuatta Türk Gıda Kodeksi’nde bununla ilgili tanımlanmış bir ifade geçiyorsa o şekilde geleneksel ifadesinin kullanılmasına izin vereceğiz. Onun dışında Türk Standartları Enstitüsü’nün çıkarmış olduğu standartlarda herhangi bir ürün için geleneksel kullanımına izin verilmişse o şekilde kullanılmasına izin vereceğiz. İkisinde de yoksa bu sefer bir ürüne geleneksel denebilmesi için piyasada en az 30 yıl süreyle var olmuş olması gerekiyor, böyle bir şart getirdik. Bunun dışında ürünlerde geleneksel ibaresinin kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü bu tür şeyler tüketicinin kafasını karıştıran şeyler. Bir üründe üstünlük sağlayıcı ifadeler olabiliyor zaman zaman. O anlamda bununla ilgili bir kural getirmiş olduk. Temel amacımız Bakanlık olarak yapmış olduğumuz bütün düzenlemelerde hedefimiz tüketici sağlığını en üst düzeyde korumak. Ama bunun yanında da tabi yine kanunun öngördüğü şekilde haksız rekabeti de engellemek. Bu da çok önemli”.
Sütlerde günlük ifadesi kullanılmayacak
Selman Ayaz, özellikle sütlerde yer alan günlük ifadesiyle ilgili de şu uygulamayı yaptıklarını kaydetti: “Adı üstünde günlük deyince 24 saat akla geliyor. O zaman raf ömrü 24 saati geçen hiçbir ürüne günlük ifadesinin kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Bundan sonra sütlerde günlük ifadesi kullanılmayacak. Eğer raf ömrüne 24 saat veriyorsa kullanabilir. Ama en fazla 24 saat vermesi lazım. Çünkü şu anda 3 gün 5 gün raf ömrü olanlar da günlük süt olarak yazıyor. Ama pastörize UHT sütlerde doğal kullanılmasına izin vereceğiz ancak günlük olması için 24 saat raf ömrü sınırlaması varsa onlara günlük diyebilecek. Taze ifadesi de aynı şekilde. Et ürünlerinde, taze sebze meyve ürünlerinde yani işlem görmemiş herhangi bir işlemden geçmemiş ürünler için taze ifadesi kullanılabilecek”.