Türkiye'nin sahip olduğu bitki türlerinin yüzde 34'ünün endemik olduğu, herkesin bu konuda hassas olması gerektiği ve şüphe edinilen bir durumla karşılaşıldığında ihbarda bulunulması istendi.
Türkiye'nin sahip olduğu bitki türlerinin yüzde 34’ünün endemik olduğunu ifade eden Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Akıncıoğlu, herkesin bu konuda hassas olmasını ve şüphe ettikleri bir durumla karşılaştıklarında ihbarda bulunmasını istedi. Bursa'da düzenlenen “Biyokaçakçılıkla Mücadele Çalıştayı” Almira Otel'de başladı. Türkiye'nin gıda ve tarım için önemli pek çok bitkinin anavatanı ve genetik çeşitlilik merkezi olduğunu ifade eden Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Akıncıoğlu, "Türkiye'nin sahip olduğu bitki türlerinin yüzde 34’ü endemik. Bunlar Türkiye'ye özgü türler" dedi. Tıbbi ve aromatik bitkilerin bu zenginliğine ayrı bir değer kattığına dikkat çeken Akıncıoğlu, "Bitki örtüsünün zengin olması ve dolayısı ile besin ihtiyacı olan birçok hayvan türünün kendisine uygun yaşama alanı bulabilmesi, ülkemizi hayvan türleri açısından da zengin kılmıştır. Biyokaçakçılık, ülkemizin sahip olduğu biyolojik kaynakların izinsiz olarak yurt dışına çıkatılması ve ülkemizin kontrolü veya ortaklığı dışında çeşitli maksadıyla kullanılması anlamına gelmektedir. Endemizm oranının ve genetik çeşitliliğin bu derece yüksek olması, ülkemizi genetik kaynaklar açısından bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Biyokaçakçılık ülkemizin hem biyolojik çeşitliliğini, hem de ekonomik geleceğini tehdit etmektedir" diye konuştu. Biyokaçakçılığın popülasyonlarının daralarak kaybolmasına yol açtığını ifade eden Akıncıoğlu, "Giderek bazı türlerin yok olması ve böylece ekosistemin dengesinin bozulmasına sebebiyet veriyor. Mesela kelebeklerin toplanması çiçeklerin polenlerinin taşınamamasına, böylece bitkilerin tohum veremeyip çoğalamamasına sebep olmaktadır. Biyokaçakçılığın diğer bir neticesi ise ekonomik kayıptır. Türlerin doğrudan kullanım maksadıyla ticaretinden kaynaklanan ekonomik kayıptan daha vahim olanı ise, gelişen biyoteknoloji ile birlikte biyolojik kaynaklara dayalı ürünlerin, genlerin, genomların ve biyolojik süreçlerin patentlenebilir duruma gelmesi yüzünden biyolojik kaynaklarımız üzerindeki hükümranlık haklarımızın ihlal edilmesinden doğan ölçülemez boyuttaki ekonomik kayıplardır. Herkes bu konuda hassas olmalı ve şüphe ettikleri bir durum karşısında ihbarda bulunmalıdır. Üç yıl süreyle ülke çapında yürütülecek bu proje ile hem halkın, hem de kolluk görevini yürüten birimlerin biyokaçakçılık konusunda bilgilendirilmesi hedefleniyor. Bu maksata çeşitli basılı ve görsel materyaller bastırılarak dağıtılmıştır. Böylece hem konu hakkındaki bilinç artırılacak, hem de biyolojik çeşitliliğimiz somut bir şekilde korunmuş olacaktır" dedi.